1. bölümde komünist manifesto hakkında kendi fikirlerimi, 2. bölümde ise komünist manifestonun kısa bir özetini bulacaksınız.
Not: Tırnak içindeki ifadeler komünist manifestodan alınmıştır.
1. BÖLÜM
İşçinin üretimin temeli olduğunu işçi olmadan hiçbir şeyin üretilemeyeceğini ve başarılamayacağını iddia etmektedir. Üretimi işçi yapıyorsa her şey işçinin olmalıdır. Burada göz ardı edilen işçinin tek başına hiçbir şey olmadığıdır. Çünkü işçi usta değildir, zanaatkar değildir ve aslında bir yeteneği de yoktur. Burada kastettiğim küçük atölyelerde ki işçiler değildir.
Komünistler ve diğer işçi partileri farklı programlara sahiptiler.
Komünistler diğer işçi partilerinden farklı olarak ulusala değil uluslararası olarak tüm işçilerin birleşmesini ve ortak hareket etmelerini istemektedirler. Bütün sorunda bu bakış açısında yatmaktadır. Çünkü ulusları yok etmekte ve emperyal güç olarak komünizmi kontrol eden ülke/sınıf/grup lara hizmet etmektedir. Kendisini şikayetçi olduğu “burjuvazinin herkesi kendine benzetme” özelliğini komünizm kendisi uygulamaktadır. Burjuvazide insanlar kendiliğinden ya da sistemsel olarak kendi tercihlerini yaparken bu komünizm de bir program dahilinde yapılmaktadır.
Aslında komünistlerinde istediği iktidardır. Komünistlerde biliyorlar ki kanunları koyan toplumu yönetmektedir. Kendilerinin toplumu daha adil ve iyi şartlarda yöneteceğini iddia etmektedirler. bunun nasıl yapılacağını anlatan bir program yazmışlardır.
Komünistler, burjuva tarafından işçi sınıfına asla bir özel mülkiyet çıkarmayacağını iddia eder. Ücretli emek karşılığı sağlanan özel mülkiyetin sadece yeniden sömürmek üzere yeni işçiler oluşması için sağlandığını savunur.
Komünizm başkasını çalıştırarak onun emeği üzerinden gelir elde etmeyi ret eder. İki tane evin olamaz. Olursa birini kiraya veremezsin.
Komünistlik maddi özel mülkiyetin kısaca burjuvanın sona erdirilmesi için yola çıkmışken daha sonra bunu geçmişten gelen ahlaki, kültürel ve dini değerlerinde yok edilmesi olarak güncellemiştir. Yok edilen manevi değerlerin yerine komünist değerlerin konulmasını öngörüyor.
Komünistlere göre tüm bu manevi ve kültürel değerler işçilerin makine gibi çalışmasını sağlayan burjuva sisteminin birer parçasıdır.
Komünizm aile içi eğitimi de mevcut sistemin devamının bir unsuru olarak görüyor ve bunu engellemek için sadece kendi kuracakları bir sistemde eğitim vermeyi öngörüyorlar. Mevcutta da burjuvanın zaten unu yaptığını ve kendi sitemini okullarda eğitim diye okuttuğunu söylüyorlar.
Bir Müslüman olarak hem burjuvaların hem de komünistlerin bizleri dört eşli olmakla suçlarken kendilerinin aşağıdaki gibi bir ilişki biçimini tartışmaları ibret verici.
“… kadın ortaklaşmalığını (herhalde kadınların paylaşılmasını kastediyor olmalılar) komünistlerin getirmesine hiç gerek yok ki; her zaman vardı o.
Bizim burjuvalar resmi fuhuş bir yana, çalıştırdıkları proleterlerin karılarına kızlarına sahip olmakla yetinmeyip, asıl kendi karılarını karşılıklı ayartmaktan hoşlanırlar.”
Komünizm halkların, ailelerin, sınıfların ve insanın tek tipleştirilmesi suçlaması karşısında bu farklılıkları koruyacağı yol ve yöntemleri belirtmek yerine bunların burjuva tarafından zaten yok edildiği açıklamasını getirmektedir.
“Proletaryanın egemenliği bu farklılıkları tamamını daha çabuk bir şekilde yok edecektir.”
“Düşünce tarihi manevi üretimin maddi üretimle birlikte değiştiğinden başka neyi kanıtlar.”
Son olarak eşitlik ve özgürlük getireceğini iddia eden sistemin kuruluşuna “…kamusal zor kullanımın politik niteliği” ile başlaması manidardır.
2. BÖLÜM
Tersten giderek komünist ilkeleri en başta verelim.
Komünist manifesto = komünist parti programı kısa özeti
Komünist manifesto Avrupa’da 1847’den önce dolaşan “komünizm hayaleti” nin ne olduğunu açıklamak üzere Londra’da toplanan “Komünistler Birliği” tarafından kamuoyuna sunulmak üzere oluşturulmuş teorik ve pratik bir parti programıdır.
Komünizm bütün toplumsan sınıfları kaldırmayı amaçlayan bir sitem kurmayı vadediyor. Bu sonuca manifestodaki bölümlerden ulaşabiliriz
“bu güne kadarki tüm toplumların tarihi, sınıf mücadeleleri tarihidir.” Sınıflar bir birlerine karşı “gizli ya da açık kesintisiz bir mücadele sürdürmüştür.”
“Feodal toplumun çökmesiyle oluşan modern burjuva toplumu, sınıf karşıtlığını ortadan kaldırmış değil. Yalnızca eskilerin yerine yeni sınıflar, yeni ezme koşulları, yeni mücadele biçimleri getirmiştir.”
BURJUVA YA DA BURJUVAZİ: AİLESİNDEN PARA KALMAMIŞ, KENDİSİ ÇALIŞARAK BELLİ BİR ZENGİNLİK ELDE ETMİŞ İŞ VEREN KİŞİ.
PROLETER YA DA PROLETERYA: EMEĞİNİ SATARAK GEÇİMİNİ SAĞLAYAN KİŞİ, İŞÇİ.
Sanayi devriminden sonra tolum iki sınıfa ayrılmıştır “burjuvazi ve proletarya”
Coğrafi keşiflerden ve sanayi devriminden sonra sürekli büyüyen pazarlar burjuvaziyi oluşturdu. Burjuvazi zaman içinde değişime uğradı ve sonunda “modern temsili devlette politik iktidarı tek başına ele geçirdi.”
“modern devlet gücü, tüm burjuva sınıfının ortak işlerini yürüten bir komiteden ibarettir.”
Manifestoya göre burjuvazi Feodal bağları, aile bağlarını, kişisel saygınlığı, dini ve politik aldatmacaların hepsini bir kenera itmiş, bu ilişkilerin temeline parayı koyarak herkesin gerçek yüzünü ortaya koymuştur.
FEODAL YA DA FEODALİTE YA DA FEODALİZM: 1800 DEN ÖNCE AVRUPA’DA KÖYLE/KÖYLER VEYA BİR KALE ÇVRESİNDEKİ ARAZİLER ÜZERİNDEKİ İNSANLAR DAHİL HER ŞEYİN SAHİBİ VE YÖNETİCİSİ.
Bir feodalin köpeği köylünün çocuğundan daha değerlidir. Durumun ciddiyetini anlamak Çarls Dikıns’ın iki şehrin hikayesi adlı kitabı okunabilir.
Herşeyi “düz para ilişkisine indirgemiştir.”
Aslında zaten her ilişkinin temelinde var olan çıkar ve para ilişkisini gün yüzüne çıkarmıştır.
“Doktoru da, hukukçuyu da, rahibi de, şairi de ekonomisti de kendi ücretli işçisi haline getirmiştir.”
“Üretim yöntemlerinin sürekli değişimi ve dönüşümü, sonsuz güvensizlik ve hareket burjuva döneminin tüm ötekilerden ayırt edici niteliğidir. Eski değer yargıları yok olurken yenileri ise kemikleşemeden eskimektedir.”
“Burjuvazi, tüm ulusları, eğer yerle bir olmak istemiyorlarsa burjuva üretim tarzına uymaya zorluyor. Yani burjuva olmaya zorluyor onları.”
Eski sistemlerin “yerini serbest rekabet ile ona uygun toplumsal ve politik düzen, burjuvazinin politik ve ekonomik egemenliği aldı.”
Burjuvazi o kadar büyük üretim ve değişim aracı oluşturmayı başardı ki artık kendisi de bu araçlar hükmedemiyor. Bu krizler oluşturuyor.
Ticaret krizlerinde burjuvazinin bir kısmı düzenli olarak yok oluyor. Aşırı üretim aşırı sanayi ve aşırı geçim aracı ve bu şekilde kurulan sistem bir süre sonra burjuvaziye büyük gelmeye başlıyor.
“Böylece burjuvazi, kendi ölümünü getirecek silahları yapmakla kalmayıp, o silahları kullanacak insanları da yaratmıştır modern işçileri, proleterleri!”
Proleterler işlerin açılması ile iş bulur, kriz anında ise ilk vazgeçilenlerden olurlar. Makineleşme ile artık ustalığa gerek kalmamış emek sadece kol gücüne indirgenmiştir. Bu yüzde burjuva için kadın, erkek veya çocuk fark etmez. Onun için farklı olan şey maliyetleridir.
“İşçinin fabrikatör tarafından sömürülmesi, ücretini aldığı anda bitince, bu kez burjuvazinin öteki kesimleri, ev sahibi, bakkal, rehinci vb. yüklenirler tepesine.”
Manifesto tüm iş sahiplerini burjuva olarak adlandırmaktadır.
Kendilerini doğrudan sömüren burjuvaya karşı işçiler çalıştıkları fabrikaları yakarlar, mallara zarar veriler, sanayici olmayan küçük burjuvalara karşı (bakkal, kasap, manav ev sahibi) saldırılar.
Ancak sistemi asıl kontrol eden burjuvalara karşı birleşemedikleri ve saldıramadıkları için bu başkaldırılar hep asıl burjuvanın işine yarar.
Sanayi geliştikçe işçiler arasında farklılıklar ve ücret farklılıkları da azalır. Bu şekilde işçiler birleşmeye ücretleri ve diğer hakları için ayaklanmaya kadar giden bir mücadeleye başlarlar.
İşçi sınıfı birleştikçe ve güçlendikçe ve artık devrim kaçınılmaz olunca burjuvadan bir kesimde işçi sınıfına katılacaktır.
Günümüzde burjuvazinin karşısında yer alan tüm sınıflar içinde yalnızca proletarya gerçekten devrimci sınıftır. Çünkü “Proletarya büyük sanayinin kendine özgü ürünüdür.”
Orta kesimler, küçük sanayici, küçük tüccar, zanaatçı, köylü, hepsi orta kesim olarak varlığını güvence altına almak için burjuvazi ile mücadele eder. Demek ki bular devrimci değil tutucudurlar. Proleterin boynuna geçirilmiş bu boyunduruk üstünde her çeşit ulusal karakteri sıyırıp atmıştır.
Yasalar, ahlak ve din burjuvanın çıkarına hizmet eden ön yargılardır.
İşçi hareketleri ulusal olarak başlar. İşçiler önce kendi ulusal burjuvazisiyle hesaplaşmalıdır.
İşçi sınıfı kendinden başka bütün toplumsal sınıfları yok etmeli veya kendine dönüştürmelidir. Aynı burjuvazinin yaptığı gibi.
Burjuva hiçbir şekilde işçi sınıfının yaşam koşullarını iyileştirememekte sadece kendini düşünmekte ve işçi sınıfına yaşama hakkı tanımamaktadır. Bundan dolayıdır ki burjuvazi kendi mezar kazıcısını yaratmaktadır.
Komünistlerin tüm işçi sınıfının çıkarlarından ayrışan çıkarları olmaz.
Komünistler ve diğer işçi partileri farklı programlara sahiptiler. Komünistlerin asıl hedefleri burjuva sınıfının yıkılması ve iktidarın ele geçirilmesidir.
Komünizmin ayırt edici özelliği bütün mülkiyetin kaldırılması değil burjuva mülkiyetinin kaldırılmasıdır. Komünistlerin teorisi özel mülkiyetin kaldırılmasıdır.
Sermaye ortaklaşa bir üründür. Demek ki sermaye kişisel değil toplumsal bir güçtür. Bu durumda sermaye toplum üyelerinin tümüne ait olan bir ortak mülkiyete dönüştürülürse kişisel mülkiyet toplumsal mülkiyete dönüştürülmüş olmaz. Yalnızca mülkiyetin toplumsal karakteri değişmiş olur.
Yani mülkiyetin sınıfsal karakteri ortadan kalkar.
Komünizm kimsenin toplumsal ürünleri mülk edinme gücünü elinden almıyor, yalnızca o mülkiyet yoluyla başkasının emeğini boyunduruğa sokma gücünü alıyor.
Halklar arasındaki ulusal farklılıklar burjuvazinin ve onun ticaret özgürlüğü ve burjuvaziye uyan yaşam koşullarının değişmesi ve tek tipleşmesi ile zaten yok olmaktadır.
“Düşünce tarihi manevi üretimin maddi üretimle birlikte değiştiğinden başka neyi kanıtlar.”
“Bir çağın egemen fikirleri yalnızca egemen sınıfın fikirleri olmuştur.”
Mustafa AKTAŞ